Orta Format arşivinde arama için yukarıdaki alanı kullanabilir
ya da her güncelleme içeriğini aşağıdaki başlıklarda görebilirsiniz.

Güncelleme #24 Çiğdem İrem İleri Fotoğraf Kitabı Kütüphanemden: Nicolo Degiorgis

Fotoğraf kitapları üzerine paylaşım hâlinde iken es geçilmemesi gerektiğini düşündüğüm bir isimden, Nicolo Degiorgis’ten bahsetmek istiyorum. Fotoğraf kitaplarını alternatifler içerisinden fotoğrafları bir arada sunmak için seçilmiş bir medyum olarak düşündüğümüzde, neden özellikle bu medyumu seçtiğini net bir şekilde görebileceğimiz bir isim çünkü o. Ayrıca bu sanatçı için sürecin fotoğraf çekme motivasyonu ile değil fotoğraf kitabı hazırlama motivasyonu ile başladığını düşünüyorum. Hâl böyle olunca bazı kitaplarında fotoğrafların tek başlarına yahut başka herhangi bir sunum tarzı ile bir araya getirildiğinde bu anlamı ve etkiyi kazanamayacaklarını iddia edebilirim. Nispeten genel ve güçlü bu ifadelerimi takip etmesi gereken örnekler var elbette ki. Öncelikle “Peak” ismini verdiği kitabından başlayalım. Kitap, Kuzeydoğu İtalya’daki çeşitli dağ zirvelerinin aynı açıdan adeta yokluk ekseninde çekilerek kitap kurgusu içine yerleştirilmiş 90 adet siyah-beyaz fotoğraftan oluşuyor. Mutlak siyahtan, bir yokluktan başlayan bu yolculukta Nicolo Degiorgis bizleri giderek seyrekleşerek mutlak beyaza, bir başka yokluğa ulaşan dağ zirveleri arasında dolaştırıyor. Koyudaki detaysızlıktan, grinin binbir tonuna ve oradan da beyazdaki silikleşmeye kadar varıyor ve ardından ‘yok oluyoruz’. Bir tür kayboluş... Görüntü beyazda giderek eksiliyor ve kitabın tam ortasında kaybolarak beyaza ulaşılıyor. Kitabın tam ortasından kalın, siyah bir lastikle bir araya getirilmiş kaygan, hatta düzensizmiş gibi duran (ama aslında müthiş özenli ve ayrıntılı bir düzene sahip) kurgusuna; bu akışa kâğıt, boyut, baskı ve hiç söylemeyen söz ile oluşturulmuş sadeden çok az, azlığında çok ve çoğalan bir tasarım eşlik ediyor. Kitabın ikinci yarısında ise bu sefer beyazdan başlayıp, yine grinin farklı tonlarıyla devam ederek siyahta sonlanan bir ikinci yolculuğun ardından kitaptan ayrılıyoruz. Kitabın katlanış biçimi, sayfaların kesilme boyutları da fotoğraflardaki “zirve” yalnızlığının eşlikçisi gibi. Varlık ya da yokluğun neresinde bilmeden, belki de hiç öğrenemeyecek olmanın o inanılmaz karışıklığında bildiğimiz hayatlara dönüyoruz; İsveçli fotoğrafçı Anders Petersen’e bir mahkûmun söylediği “I am sharpening my pyramid” cümlesini bir daha, bir daha hatırlayarak. Sanatçının bir diğer kitabı olan “Hidden Islam”da ise varoluşçuluk etiğinden toplum etiğinin sorgulanmasına geçiş yapıyoruz. Bu kitapta Degiorgis, Avrupa’nın bütününde farklı olmayan bir durumu -camii sayısı azlığı nedeni ile Müslüman topluluklarının garaj, depo, disko gibi mekânları ibadethane olarak kullanıyor olmalarını- Kuzey İtalya örneği üzerinden ele alıyor. Fotoğraf, bu kitapta kişiselden çok sosyal bir belgeleme aracı olarak kullanılıyor. Kitabın “içindekiler” bölümünden de anlaşılacağı üzere; depo, dükkân, süpermarket, apartman, stadyum, spor merkezleri, garaj gibi ilk bakışta Avrupa toplumunun günlük rutinin bir parçası olan kapalı alanlar, kitabın isminin de ima ettiği “görünmeyen” İslamın belki de ilk akla gelmeyecek mekânları olarak belgelenmiş. İlk karıştırıldığındxa sanki kendine has bir estetik anlayışıyla, mimari yapıların başarılı bir fotoğrafçılık işi olarak belgelendiği düşüncesini uyandırsa da; kitabın içinde yolculuğa başlandığında bu hal giderek kişiselleşiyor, renkleniyor ve katmanlanıyor. Buna ilişkin olarak, kitabı bu kadar özel kılan en önemli nokta da, işlenen konuya hizmet eden etkili kitap tasarımı oluyor. Sayfalarında ilk gezinişte ibadethaneye çevrilmiş mekânların sıradanlığını vurgulayacak şekilde siyah-beyaz, dış mekân fotoğraflarıyla izleyiciyi karşılayan kitap ile yolculuğa devam ettiğinizde; sağ tarafta katlı, açılan sayfaların olduğu fark ettiğinizde; bilinmeyen, “saklı” bir başka dünyanın kapılarının daha aralanmaya başlayacağını hissediyor ve yanılmıyorsunuz. Siyah-Beyaz ile dışarıdan başlayan yolculuğun iç dünyalara girildiğinde renklenmesi, bir yandan ‘hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil’ i çağrıştırırken, bir yandan da bu “saklı” sayfalarda yer alan renkli fotoğraflar aracılığıyla Degiorgis’in, ibadet eden Müslümanlar ve mekânların İslam motifleri ile dekorasyonu başta olmak üzere, bir kültürün bilinmeyen farklı yüzleriyle de izleyiciyi buluşturmayı başardığına tanık oluyoruz.

Güncelleme #25 Çiğdem İrem İleri Fotoğraf Kitabı Kütüphanemden: Engin Gerçek & Andy Rocchelli

Mahremiyet kavramı, doğası gereği fotoğraf medyumu aracılığı ile irdelendiğinde kendi içerisinde bir tezat oluşturuyor olması yani diğer bir deyişle mahremiyeti delmeden mahremiyeti yansıtmanın pek de mümkün olmayışı açısından oldukça ilgimi çekiyor. Bir de bu duruma, kavramın derinliğinin ve altını dolduran diğer kavramların sertliğinin kültürlerarası bağlamda çokça çeşitlilik gösteriyor oluşu eklendiğinde, farklı kültürlere ait 2 eser aracılığı ile bu konuyu tartışma isteği uyandırdı bende. İlk eser; fotoğraflarını Engin Gerçek'in çekmiş ve yazılı metinlerini Uğur Tanyeli'nin yazmış olduğu "İstanbul'da Mekan Mahremiyetinin İhlali ve Teşhiri: Gerilimli Bir Tarihçe ve 41 Fotoğraf" isimli kitap. Uzun bir zaman zarfına ithafen oluşturulmuş bu kitap bir belgesel niteliği taşıyor. Kitabın ilk yarısında mekan mahremiyeti konusunun tarihsel süreçteki evrimine dair yazılı kaynaklardan oluşan bir derleme sunulurken; ikinici yarıda konu, günümüzde geldiği nokta açısından fotoğraflar aracılığı ile izleyiciyle buluşturuluyor. Kitapta fotoğraf öznesi konumunda çeşitli etnik gruplara mensup bireylere yer verilmiş ve yabancılaştırmaya dikkat çekilmiş. Fotoğrafların tümünde seçilen özneler son derece renkli ve karakteristik özelliklere sahipler ve fotoğrafların renk kurgusu da bu özelliği destekleyici şekilde canlı ve abartılı tonlar ile sağlanmış.

Güncelleme #22 Çiğdem İrem İleri Fotoğraf Kitabı Kütüphanemden: Tatil

Çocukluğumdan beri çok sevdiğim bir şarkı vardır, Barış Manço'nun Sakız Hanım ile Mahur Bey adlı şarkısı. O zamanlar karakterler bende doğrudan bir çağrışım yapmaz, sadece hikâye ve melodi tatlı bir hüzün hissettirdi. Yıllar sonra bugün, incelemiş olduğum bir fotoğraf kitabı kulaklarımda aynı tonun çınlamasına sebep oldu; dahası gerçek bir Sakız Hanım ile Mahur Bey öyküsüyle tanışmış oldum. Onur Gürkan'ın ilk fotoğraf kitabı Tatil'den bahsediyorum.