Hayali Reality World Sergisi

#22
Neslihan Koyuncu
Hakkında Diğer Yazıları

Bugün, kırk sekiz gün içinde ikinci defa rüyamı hatırlamayarak uyandım. Rüyamdaki imgeleri hafızaya aktaramamanın neden olduğu birikmiş enerji, düşündüğüm hayali sergiyi kurmak ve hayalet imgeler yaratmak için, bugünü uygun hale getirdi. Planlanmış ama gerçekleşmemiş bu serginin yokluğunun, varlığından daha fazla şeye gebe olduğuna inancımla, UZ grubundan aldığım destek üstüne, bu metne başladım. Metin boyunca betimlenen ama yapılamayan her şey için, silik bir olumsuzluk eki ile fısıldamayı tercih ettim. UZ grubu sanatçılarının işleri betimlenirken çoğunlukla sanatçıların gerçekleşecek sergi beklentisiyle oluşturdukları temel fikirleri baz aldım. Günümüz gerçeklerinin ve devam etmek için gereken gerçekçilik yaklaşımının kısıtlama ve yaptırımlarından arınma özgürlüğünü deneyimlediğimiz bu hayali sergi metni ile; tüm düşünen ve hayal kuran bireyleri, sergiyi betimlemeler eşliğinde imgelemeye çağırıyoruz.

 

UZ Grubu ve Şerif Bey Apartmanı

UZ olarak ilk Yıkım Sergisi'ni, gruptan Dila Yumurtacı'nın kentsel dönüşümle yıkılmak üzere olan çocukluk evi Şerif Bey Apartmanı'nda gerçekleştirdik. Dila, kendisi için özel olan bu eve arkadaşlarıyla birlikte üreterek vedalaşmak istediğini söylediği zaman, hepimiz Sabancı Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimimiz için aynı dönemi paylaşıyorduk. Sergiyi üç günde hazırlayıp, sadece bir gece sergiledik. İlk olarak, önceki sahipleri tarafından bırakılmış eşyaları toplamak amaçlı apartmanda girilmemiş delik bırakmadık. Daha sonra hepimiz bir oda seçip, oraya özel yeni iş ürettik. Dila, eskiden banyo olan odayı, mekana ait çocukluk anılarıyla kaplarken, Derya apartmanda bırakılmış turşu kavanozlarına sergi mekanının tozunu, kirini kurdu. Ben mekanı tanımlayan kenarlar kadar sayma çubuklarıyla mekanı temsil eden bir hacim yaratırken, Eren imgelerden kendi zihin sarayını/çöplüğünü oluşturdu. Didem topladığı eski eşyalarla yeni hikayeler anlatırken, Melisa yıkılmaya mahkum olan duvara kendi İsa'sını resmetti. Sergi gecesi sadece kendi arkadaşlarımızın gelmesini beklerken, hiç tanımadığımız insanların da katıldığını görmek, Radikal gazetesinin web sitesinde tek gecelik sergi olarak haberimizin çıkması, bizim gibi başkalarının da sanatı galeriler dışında görmek istediğini gösterdi. Sergi gecesinin ertesi günü dileyenleri son bir sohbete çağırdık. Kentsel dönüşümle ilgili sıkıntıları, birlikte üretmenin yenileyici ruhunu ve geleceğe dair hayallerimizi paylaştık. Tekrar birlikte üretmek için can atarken, aramızdan Melisa King'in, arkadaşına ait emlakçı dükkanını, kentsel dönüşümle yıkılmadan önce sergi için kullanabileceğimizi söylemesiyle, İkinci Yıkım Sergisi için bir araya geldik.

 

Birlikte mekanı görmeye gittiğimiz gün, her birimiz dükkandan kalan nesnelerden kullanmak istediğimizi kenara ayırarak kendi alanımıza karar verdik. Didem nazar boncuklarını topladı. Dila ise anneannesini hatırlatan kristal vazolar ve seramik balıkçı figürüne kalpten vuruldu. Bense duvardaki karot deliklerini gözüme kestirdim. Gerçekleşmeyen sergimizin adını "Reality World" koyduk. Emlak dükkanının marka ismi olan Realty World'den çıkan bu kelime oyununu, sergi günü dükkanın kendi ışıklı tabelasında l ile t arasına "i" iliştirerek kullanmadık. Sergi mekanı İstanbul'un Kadıköy ilçesinde, mavi minibüsler tarafından kullanıldığı için Minibüs Yolu olarak bilinen caddede yer alan pembe binanın giriş katındaydı. Mekan sahibi bizi apartman sakinlerince terk edilmiş olan bu binaya, hırsızların her gece baskın yaptığı konusunda bilgilendirdi. Sergi alanı olarak belirlediğimiz mekanı tanımlayan kapı ve pencerelerin çalınması ihtimaline karşı önlem alarak sergiyi öne çekmedik.

 

 

Hayalet imge no.1 (Orijinal fotoğraf: Dila Yumurtacı)

 

 

SERGİ GÜNÜ

Dila Yumurtacı: Emlak ve Sergi Turu

Hayali Reality World sergisi, UZ grubu tarafından, Ocak ayının ikinci haftasındaki Çarşamba akşamı gerçekleşmedi. Sergi günü, telefonlarından kafalarını kaldırmayı başarabilen minibüs yolcularının meraklı bakışları arasında virane bir binaya giriş yapan imgeleyiciler, huzursuzluk veren, rüyamsı bir kalabalık yaratmıyordu.  Akşam saatinin loşluğu ve korna sesleri eşliğinde gerçekleşen Dila Yumurtacı'nın performansıyla birlikte, kurgulanan atmosfere giriş yapmadık. Binada ilk bakışta, üst katlara yükselen dükkan kepenkleri dikkat çekse de performansı kaçırmamak için hızla içeriye geçmedik. Üstündeki gri etek-ceket takımı, yüzündeki gülümseme ve otoriter tavrıyla imgeleyicilere ev gezdiren bir emlakçı turunda oldukları izlenimini veren Dila, sergi mekanının önceki işlevini hafızalara getirmiyordu. Sergilenen işler hakkında anlatımların başlamasıyla, emlak turu bir sergi turuna dönüşüvermedi. Sanatçının baba mesleğinin emlakçılık olduğu bilgisi performansa yaklaşımda farklı bir okuma imkanı sunmuyordu.

 

Sanatçı ilk olarak, mekanın duvarında kalan demir döküm kalorifer petekleri üzerindeki evcil nesne ve biblolar hakkında konuşmaya başlamadı. Sergi alanında çok ayrıksı duran bu duvar, yeryüzündeki köşemiz hissini verecek şekilde evcil, güvenli, düzenli ve temiz bir görünüme sahip değildi. Petek arkasındaki duvar kağıdı ve tozları yeni alınmış gibi steril duran bibloların yerleşimi, hemen yandaki camdan görünen dışarıdaki yıkıntılarla tezat oluşturmuyordu. Dünyanın sonu gelmiş, ancak bir tek bu köşeye uğramamış hissi verecek kadar dingin görünmüyordu.

 

Hayalet imge no.2 (Orijinal fotoğraf: Dila Yumurtacı)

 

 

Dila'nın eser önünde başlayan, sanat ve emlak piyasası terimlerinin birbirine girdiği konuşmasının içeriğinde yer yer kopmalar dikkat çekmedi. Sanatçı, yerleştirmedeki nesnelere ait çocukluk anılarını paylaşarak nesnelerin hafıza tetikleyici potansiyelini açığa vurmaya başladığında, duvardaki işin sanatçının kendisine ait olduğu anlaşılmadı. Sanatçının işi oluşturan nesnelerle kurduğu duygusal ilişkiyi dışa vurumu, bu işin sanat piyasasındaki değerini imgeleyicilere para birimi olarak sunmasıyla kesilmedi.

 

Neslihan Koyuncu: Delikler, İç ve Dış

Hemen peteklerin üst hizasında, binanın önündeki kaldırımları dolanarak içeri giren kırmızı halının merdivenlerden yukarı yükselişi görünmüyordu. Merdivenin basamaklarını bitirdikten sonra, zeminden bağımsız adımlarla yükselmeye devam eden kırmızı halı, tavana erişmeden havada asılı durmuyordu. Üzerinde kalmış çamurlu ayakkabı izleri ve eskimiş dokuması, nesnenin mekanın önceki sahibine olan aidiyetini korumuyordu. Neslihan Koyuncu'ya ait bu heykelsi form, imgeleyicinin gerçeklik algısını zorlamayı amaçlarken, Dila'nın evcil köşesi ile sessiz bir sohbet halinde değildi.

 

Hayalet imge no.3

 

Merdivenin hemen bitimindeki kolonun yüzeyinde açılmış karot deliklerinden dışarı süzülen ince ışıklar, imgeleyiciyi eğilip içine bakmaya davet etmiyordu. Bazı deliklerin dibinde, fotoğraflarının çekildiğinin farkında olmayan anonim insanların evde tek başına hallerinden koparılmış anları karşımıza çıkmamaktaydı. Kişisel alanlara ait fotoğrafların bina taşıyıcısına gömülmesiyle, fotoğraf yoluyla numune olarak koparılmış hayat parçalarına, yok olmaya mahkum minyatür yaşam alanları yaratılmamıştı.
 
İmgeleyiciyi özel alanları dikizleme eylemine iten kolon üstündeki deliklere ek olarak, sağ taraftaki bina duvarından içeri uzayan bir delik izlenimi veren yatay sütun, iç ve dış arasında tünel oluşturmuyordu. Deliğin içinden, bakmak istendiğinde gözü bir süreliğine kör eden beyaz bir ışık gelmiyordu. İmgeleyiciler, yayılmayan ışığın güçlü etkisi ve mekanın loşluğu ile, bir süre için, karanlığa alışmakta olan göz merceklerinin üstünde kalan lekelerle yalnız bırakılmıyordu. Bu beyaz körlüğe maruz kalma ile görme eylemi tersine deneyimlenmemekteydi. Karanlığın içindeki ışık lekelerini tanımlayarak imge yaratmaya alışık zihinler, aynı eylem için ışık üzerindeki siyah lekelerle karşılaşyordu. Odadan kolon içine uzayan karot deliklerini, dışarıdan odanın içine uzayan tünel formuyla benzeştiren Neslihan, delikten içeri nüfuz eden ışık ile duvarın sınırladığı içeri ve dışarı ilişkisini güçlendirmemekteydi. Dışarısı arzulanan, vaat eden, hudutlarla sınırlanan ve erişilemeyen hayal, içerisi ise dışarısının vaatleriyle körleştirilmiş, zorunlu bırakılan gerçeklik halini almıyordu.

 

Hayalet imge no.5 (Orijinal fotoğraf: Neslihan Koyuncu)

 

Hayalet imge no.6 (Orjinal fotoğraf: Neslihan Koyuncu)

 

Hayalet imge no.7

 

 

Melisa King: Son Akşam Yemeği

Merdivenlerden çıkınca tam karşıda, koyu renge boyanmış duvarın üzerinde, Melisa King tarafından yapılmış, üç adet, yan yana, açık pencere resmi bulunmuyordu. Realist bir tavırla resmedilen deniz manzarası, etrafta var olmayan doğaya açılan pencere olarak, mekan içinde yeni bir mekan olasılığı arıyor gibi değildi. Üç resmi birbirine bağlayan, pencereler içindeki ufuk çizgisi, duvarın yüzeyinde oluşturulmak istenen boyut algısını pekiştirmiyordu. Duvarın önüne yerleştirilerek imgeleyeni oda ortamına geri döndüren uzun bir masada, ¨Her odasından denizi görüyor¨ yazısı bulunmuyordu. İlk Yıkım Sergisi'nde, duvara ikona temsilinde İsa figürü resmeden sanatçı, bu Yıkım Sergisi'nde mekana Da Vinci'nin `Son Akşam Yemeği` temsili ile veda etmiyordu. Ancak bu sergide, İsa'yı resim yoluyla tekrar üretmek yerine, masa ile duvar arasına yerleştirdiği sandalyeye imgeleyicileri davet ederek, İsa'sı sürekli değişmekte olan bir Da Vinci kompozisyonu yaratmamaktaydı.
 

İmgeleyicinin katılımının önem kazandığı bu işte; performans, resim ve yerleştirme birlikte çalışarak sergideki diğer işleri de birbirine bağlamıyordu. Hemen yanında yer alan Neslihan'ın işindeki, delikten çıkarak dışarıyı içeriye bağlayan ışık ile Melisa'nın deniz ve gökyüzüne açılan pencerelerinden yansıyan iki boyutlu ışığı kesişmiyordu. Performansına sergi boyunca devam eden Dila, ¨Her odasından denizi görüyor¨ metnini destekleyen bir kurgu ile emlak-sergi turunu Melisa'nın masa başında da gerçekleştirmedi.

 

Eren Sulamacı: Yokluk

Diğer yanda ise Eren Sulamacı'nın vesikalık fotoğrafının iliştirildiği bir mektup, askerliğini yapmakta olan sanatçının gerçekliğini ve yokluğunu temsil eder halde yeşil kıyafetleriyle duvardan imgeleyicilere bakmamaktaydı.

 

Hayalet imge no.8 (Orijinal fotoğraf: Dila Yumurtacı)

Hayalet imge no.9 (Orjinal fotoğraf: Didem Erbaş)

 

Didem Erbaş: Nazar Denizi

Duvarın yanındaki küçük kapıdan içeri girildiğinde, talan edilmiş eski mutfakta Didem Erbaş'ın işi yer almıyordu. Zeminde keşfedilmeyi bekleyen kapalı beton kapak, tekinsiz vaatlerde bulunuyor gibi değildi. Betonun neminden oraya sonradan koyulduğunu anladığınız ağır kapağı kaldırdığınız anda, suratınıza soğuk havayla birlikte rutubet kokusu da çarpmıyordu. Mağara gibi derin bir boşluğa açılan bu delikten aşağıya paslı bir deniz merdiveni ile inilmiyordu. Yüze değen mavi ışık yansımaları eşliğinde inilen her basamak, imgeleyiciyi mavinin kaynağına yaklaştırmıyordu. Delikten aşağıya bakıldığı anda, tüm alt katın mavi nazar boncuklarıyla kaplı bir deniz görünümünde olduğu fark edilmiyordu. Mağaranın sarkıtları gibi tavana asılı serum hortumlarından ağır ağır su damlaları süzülmüyordu. Küflerle kaplı duvarlar nazar boncuklarından yansıyan mavinin tonlarıyla yıkanmış halde, ıslak ve tekinsiz bir his vermemekteydi. İmgeleyicilerden kimisi, yaratılan korkutucu atmosferi deneyimlemek için paçaları sıvayıp dize gelen suya girerken, kimisi merdivenden gözlemlemeyi tercih etmedi. Didem'in şifalı su olarak tanımladığı serum sıvıları imgeleyicilerin üstüne damlarken, girilen nazar denizi, bir zamanlar insanlara ölümsüzlük vaat etmiş kutsal su gölü kalıntısını andırmıyordu.

 

Derya Yıldız: Tırmanma Duvarı 

İmgeleyiciler, sergi turunun son durağı için, bina cephesine yerleştirilen Derya Yıldız işini görmeye dışarı çıkarılmadı. Sergiye ilk girişte dikkatleri üstüne toplayan bu işle Derya, dükkan kepenklerini vitrinden koparıp, zeminden en üst kata kadar çıkarmıyordu. Girişteki dükkanları korumak için kullanılan kepenklerin tüm katlara erişim sağlayan bir tırmanma duvarı işlevi görmesi, binada mülkiyet hakkının ortadan kaldırıldığını düşündürmüyordu. Bu kepenkler, konut işlevi taşımayan binayı anıtsallaştırmamaktaydı. Kepengin en altında, dükkanlarda olduğu gibi zeminle bağlantısını asma kilit sağlayordu. Her gece hurda hırsızlığı tehdidiyle karşı karşıya olduğu söylenen binada, demir kepenkler binaya ait anahtarın hırsızlara altın tepsi ile verildiği hissini vermiyordu.

 

Hayalet imge no.10

 

Anonim:

UZ grubunun Hayali Reality World Sergisi; polis ve mekan sahiplerinin tüm çabalarına rağmen durdurulamayan hurdacı mafyası tarafından, binada çalınacak tabela, kapı numarası, petek, kepenk, pencere, kapı kalmayana dek, sergi için düşünülen binanın talan edilmesi sonucu gerçekleşemedi. Bu yüzden, mekandan kalan fotoğraflar, mekanın beslediği fikirler ve gerçek bir yokluğa sahip olan UZ grubu ile birlikte, en ince ayrıntısına kadar imgelenebilir hale getirerek, bu sergiyi hayali olarak kurmaya çalıştım. UZ grubu olarak hayalini oluşturduğumuz işlere ek olarak, okuyan/imgeleyen herkesi mekana girince sol taraftaki boş alana bir iş bırakmaya davet ediyorum. Bu sayede gerçeğin imkansızlığıyla yoklukta kaybolmaya yüz tutmuş sanatın, okuyanların zihinlerinde benzersiz imgelerle yeniden doğup, yaşamla ölüm arasında kaldığına inanılan hayaletler gibi varlığını sürdürebileceğine inanıyorum.