Editörlerden ‘Gezi Yazısı’

#12
Şener Soysal - Tevfik Çağrı Dural
Diğer Yazıları

Gezi'de halkın kolektif bir yaşam kurduğu günlerdi. Parkta atölyeler düzenleniyor, kütüphane çalışıyor, forumlar düzenleniyordu. Biz de Gezi'ye 16 sayfadan oluşan ve üzerinde küçük bir not olan kırmızı bir defter bıraktık. Notta o sırada gezide yaşayan, üreten, paylaşan insanların sayfaları istediği gibi doldurmasını ve bu defterin elden ele dolaşmasını istedik. Defteri belirtilen tarihte elinde bulunduran kişinin telefon ile bize ulaşmasını rica ettik. Lakin iki gün sonra polis saldırısıyla Gezi'den herkes çıkarıldı ve Gezi Parkı halkına sanki makineymişçesine bir açılıp bir kapatılan yere dönüştü. Defter de, bostandan kütüphaneye orada oluşturulması için emek verilenlerle birlikte yok oldu gitti. Keşfettiğimiz direniş duygusu ve tecrübesi; eşit, özgür ve adil biçimde yaşama isteğimiz hala devam ediyor.

Gezi direnişine destek olmak, orada var olan deneyimi aktarabilmek istiyorduk. Bireysel olarak, elimizden geldiğince heyecanımızı canlı tutmaya etki eden paylaşımlarda bulunmaya çalıştık. ‘Kırmızı Defter'i oluşturma deneyimiz de bu heyecanımızı bir adım öteye götürmek, heyecanın ötesinde anlamlı bir hale dönüştürebilmek niyetiyle başlamıştı. Amacımız Gezi'deki kolektif ruhun bir yansımasını görmek ve ortaya çıkacak bu fanzine Sanat Dünyamız'ın eş editörlüğünü yaptığımız 135. sayısında ya da Orta Format'ta yer vermekti. Bunun dışında ikonlaşan fotoğrafları tekrar paylaşmanın algımıza yeni bir şey katmayacağını; çatışma anlarını ya da dışarıdan bir gözlemci olarak çekilen belge fotoğraflarının da bu kolektif ruhu anlatmaya yeterli olmayacağını düşündük. Bu nedenle Gezi, o fotoğraflarla dergide yer almadı. Ama gezi üzerinden gelişen üretimler neden yer almasın?

Haziran ayı boyunca Türkiye'de, alternatif pek çok başkaldırı yöntemi olabileceğini; başkaldırının sanatsal, anonim ve mizahi olabileceğini tecrübe ettik. Bu nedenle alternatif başkaldırı biçimlerine ve bunun sanata yansımasına olan ilgimiz arttı. Gezi, sanatçıların üretimlerini nasıl etkileyecek? Öte yandan var olan sanat kurumlarında bir dönüşüm sağlayabilecek mi? Gezi'ye dair üretilen çalışmalar galerilerde sergilenecek mi; sergilenecekse ne sergilenecek, nasıl sergilenecek?

Bu konuda söylenebilecek pek çok soru var. Cevaplar ilerleyen süreçte zamanla oluşacağa benziyor. Elbette Gezi'de edinilen tecrübe üretime de yansıyacaktır. Lakin, üretim çok uzun zamana yayılan bir süreç ve Gezi bizim için çok yeni. Şu an için sorular soran, sanat tarihimizdeki farklı örnekler sunan ve Gezi üzerinden eleştirilerini dile getirenleri takip etmekte fayda var. Lebriz'de Necmi Sönmez'in son yazıları, Ali Artun editörlüğündeki E-Skop ve SanatAtak bu konuda oldukça yararlı kaynaklar.

Orta Format olarak ilk yayınımızdan beri Türkiye'deki üretime önem vermekte ve bunu her fırsatta dile getirmekteyiz. Özellikle yaşadıklarımızdan sonra insanların bireysel fikirlerini açıklamakta daha özgür hissettiklerini düşünüyoruz. Dolayısıyla Gezi sonrasındaki değişimin sanat üzerine yansımasına dair çalışmalara ve metinlere de açığız.