Alphabet of Sleep

#17
Neslihan Koyuncu
Hakkında
Orta Format
Hakkında Diğer Yazıları

Neslihan Koyuncu, gündelik hayatta sürekli çevremizde olmasına rağmen fark etmediğimiz, farkındaysak bile düşünmediğimiz eşyalar ile ilgilenen ve onlar üzerinden insanları anlatan çalışmalar üreten bir sanatçı.

Koyuncu'nun "Alphabet of Sleep" çalışması gündelik hayatımızın asgari dörtte birinin üzerinde geçtiği yatak üzerinden insan odaklı tipografik bir arayışa odaklanıyor. Koyuncu, 6 saatlik uyku sonrası yatakta oluşan kırışıklıkların fotoğrafını çekmiş, bir yandan da ses kaydı almış. Ortaya çıkan fotoğraflarla beraber orada yer alan kırışıklıkların bir nevi harf gibi semboller haline getirilmiş versiyonlarıyla beraber seyirciye sunuyor.  Kırışıklıklar, dilin yazı hali olarak tipografik bir deneme olarak görülebilir.

Gece yatağınıza girerken kusursuz olan çarşafınızın sabah uyandığınızdaki halinin bir sürece işaret ettiğini düşünmek de, bunu anlatım aracı olarak dönüştürmenin yolunu bulmak da hayli heyecan verici. Bu çalışma Koyuncu'nun eşyaları iyi okuduğunun, haliyle insana dair izleri -biraz da muzip bir şekilde- takip ettiğinin göstergesi.

Görüntünün durağanlığına ya da görselin kayıt süresine göre değişkenlikler gösterse de, en nihayetinde fotoğraf da bir sürecin yüzeye kaydedilmesidir. Koyuncu, çalışmasında fotoğrafın belge niteliğini kullanmış, süreci kaydetmek için ise başka bir araç bulmuş: Yatak ve çarşaflar. Koyuncu da bunu belgeleyip, tıpkı bir hiyeroglif çözümlemesi gibi sembolleştirmiş.

 

Çalışmanın sergilenmesinde ses kayıtlarının da yer aldığı bir enstelasyon planlıyor Koyuncu. Böylece uykuya dair bu dil, farklı işaret yöntemleri ile izleyicisine daha çok şey anlatabilir ve üzerine daha çok düşündüren bir hale getirebilir.

Özünde eşyalar doğal olandan yola çıkılarak üretilse de ortaya çıkan ürünler tabii ki doğal değildir. Ahşap masanızı, bir ormana bıraktığınızda yine yapraklarını çıkaracak, kök salacak hali yoktur. Bu nedenle Koyuncu'nun arayışının dışarıya taşması ve doğal/doğal olmayan arasındaki durumu irdelemeye başlaması da onun anlatımlarının devamı niteliğinde. Koyuncu ile konuşmamızda şöyle anlatmıştı: "Haneden hikayeler anlattığım son kişisel sergimden sonra ehlileşmemiş olan dışarısı ile ilgilenmeye başladım. Yazın gittiğim Uçansu Şelalesi'nin yatağında yüzdükten sonra insan ve doğa arasındaki ilişkiye kafa yormaya başladım. Doğal olmayan ve doğal olan şeyler arasındaki ikilik durumunu minyatür, doğal görünümlü su havuzları yaparak anlatmaya çalışıyorum bu sıralar. Su metaforu bilinçaltımdan hiç gitmeyen bir imge. Antalya'da büyüdüğüm için ufuk çizgisinin yok olduğu zamanlara çok tanık oldum. Sonsuzluk hissi ve insanüstü olan ile ilgili sorgulamalarımı çok küçükken yapmaya başladığım için su ile halleşmelerime eşyalarla olan çalışmalarımda bile başlamıştım. Fotoğraf ve eski resimlerimde bile görülebilir." 

Neslihan Koyuncu, eşyanın ve tabiatın devinimi gibi bitmeyen hikayeler anlatıyor. Binbir gece masalları gibi, bir masalın bittiğine inanırken, aslında diğer masalı keşfetmeye başlıyorsunuz. Böylece her yeni cevap başka bir rutinin yarattığı hareketsizliği kırıyor.