Kurgulanmış İlüzyon, Cihad Caner'in arşiv fotoğraflarını yeniden yorumlayarak, devletin tektipleştiriciliğine vurgu yaptığı projesi.
Caner projesinde bir zamanlar birileri için kıymetli olan, ancak arşivlendikten sonra giderek sahiplerinden kopan, yiten ve başka bir elde buluntu haline gelen objeleri kullanıyor. Onların anonimliği, anlatmak istediği nesnel bakışı sağlarken; bir yandan da benzer imajların başka arşivlerde de var olabileceği bilgisi de daha çarpıcı hale getiriyor.
Caner, proje metninde şöyle anlatıyor: "Cumhuriyet'in kurulması ile başlayan süreçte, Türkiye'de bir hayat tarzı benimsetilmeye başlanıldı. Devlet tarafından bu bir yol olarak kabul edildi ve bazı köklü değişikliklere gidildi, Harf İnkılabı, Kılık Kıyafet Kanunları, Ulus Devlet Anlayışı gibi. Bu değişimlerle beraber daha modern, çağa ayak uyduran bir toplum hedeflendi ve kurgulandı. Bu kurgulanmışlık hali ve dayatmacı rejim hiçbir şekilde farklı olanın ortaya çıkmasına izin vermedi. Çünkü farklı demek kötü demekti. Okullarda öğrencilere derslerde önce Türkiye'nin düşmanları gösterildi. 9 komşusu da Türkiye'ye düşmandı. Irklar, düşünceler aynı olmalıydı, devletin rengi griydi öteki renklere izin verilmiyordu. Bu kurgulanmışlık hali zamanla büyük sıkıntılara sebep oldu, kurgulanmış seçimler, kurgulanmış askeri darbeler hep farkını ortaya koymaya çalışan halk zümrelerine karşı yapıldı. Askeri darbeler ile topluma reset atılmaya çalışıldı."
Alışkın olduğumuz bir görüntünün içerisine normalde orada olmaması gerektiğini bildiğimiz bir detayın girmesi güvensizlik ve tedirginlik yaratır. Sokakta bir anda karşımıza çıkan tekli koltuk oraya ait değildir, ziyadesiyle tekinsiz bir durumdur. Üzerine ilgili/ilgisiz düşünmeye başlarız. Oysa ki, bir evin salonunda aynı koltuğu görmek hiç yadırgatmaz bizi. Cihad Caner'in çalışmasında ise bu tanıdıklık haline müdahale ediliyor. Kesiliyor, değiştiriliyor. Bu deformasyon kusursuz ve bilinçli. Askerin yüzü bambaşka bir duyguyla dolarken, insanların içi boşalıyor, çocuklar daha da fena, grileşiyor. Haliyle Caner'in anlattığı kurgulanmış (ya da kurgulanmaya çalışılmış) insanların temsillerine dönüşüyor. Üstelik o bilindik hislerden dolayı da giderek tekinsizleşiyor.
Cihad Caner, çalışmalarında fotoğrafı bir araç olarak kullanıyor. Bir işin üretim sürecinde mekan ile beraber düşünüyor. Zaten fotoğrafı bir anlatım aracı olarak gören bizler için, onun sergi alanındaki duruşu da anlatımı güçlendirmek için fazlasıyla önemli. Kurgulanmis İlüzyon'u bir oda içine yerleştirip giriş kapısını da normalden alçakta tutarak, odaya giren kişinin oda içerisinde olana karşı başını eğerek girmesini istiyor. Böylece çalışmasında eleştirdiği otoriteyi, izleyicinin işleri görmeden de önce yaşamasını amaçlıyor. Bu sergilemeyle çalışmanın izleyicisinde yaşattığı deneyimin de kat be kat artacağı da aşikar. "Kurgulanmış İlüzyon"nun bu şekilde bir sergisini de görmek dileğiyle.