Bu güncellemede ağırlıklı olarak bağımsız inisiyatiflere yer versek de, kurumsallaşmış ancak inisiyatif alan oluşumların da incelenmesi gerekiyor. Kurumsallık ile tüzel kişiliğe sahip olan, bir hizmet ya da ürün satışı ile gelir elde ederek ayakta kalan oluşumları kast ediyoruz. Diğer bütün bölümlerin ilk sorusu ortaktı, bu yüzden aynı soruyu size de sormak istedik: Bağımsız sanat oluşumları dediğimizde, en başat kavramlardan biri elbette "bağımsızlık". Bağımsızlık sizin için ne anlama geliyor? Kendinizi (bir sanat oluşumu olarak) nelere bağımlı, neleri gözetmek durumunda hissediyorsunuz?
Ka'yı kuran ve devam ettiren bizler için bağımsızlık, hep söylediğimiz gibi, kalıp yargılara, fikirlere alternatifler sunabilmek, ihtiyaç duyduğumuz alanlara yönelebilmek, işlemeyen dallarımızı kesebilmek, bildiğimiz yoldan ve gönlümüze göre yapıp etmek demek. Ka eksik gördüğümüz alanlarda ön ayak olacak, yaratma cesaretine ve yaratırken hata yapma özgürlüğüne sahip insanların bir araya geldiği, kolektif bir ruha ev sahipliği yapan, değişebilen, dönüşebilen ve birlikte yol aldığı insanların ihtiyaç ve meraklarını da gözeten bir mekan hayaliydi en başından beri. Son on yıldır da bunun için çalışıyoruz… Diğer yandan bu on yılın sonunda gözetmek durumunda olduğumuz en önemli şey, bizimle yol alan topluluğumuz: Birlikte çalıştığımız diğer inisiyatifler, sanatçılar, kolektifler, kurumlar ve elbette izleyiciler.
Bu güncelleme üzerine çalışırken inisiyatif, kolektif, kurumsal yapı gibi ünvanları da sıkça düşünme şansımız oldu. Bağımsız inisiyatif çoğunlukla sanatçıların bir araya geldiği bir yapı olarak algılanıp; tek kişinin aldığı inisiyatifler, yayınlar, dernekler bu tanımın içinde ayrıksanıyor. Para kazanan oluşumlara ise ticari kurum etiketi çok kolay yapıştırılabiliyor. Muhtemelen siz de benzer algılarla karşılaşıyorsunuz. Siz kendinizi nasıl tanımlıyor, nerede konumlandırıyorsunuz?
Öncelikle bu konuyu yeniden gündeme taşıdığınız için teşekkürler. On yıl önce bu algıyla biraz mücadele ediyorduk evet; ama zamanla Türkiye'de sanat yapma biçimi bu tartışmayı aşabildi. Yine de değinmek gerekirse, Ka'nın işleyişi hiçbir zaman klasik bir kâr hedefi taşımadı. Aslına bakarsanız bugüne kadar Ka kazancının neredeyse tamamını kendisi için yatırımlara dönüştürdü. Kitaplığı büyütmek, demirbaşları iyileştirmek, bulunduğumuz mekana iyi bakmak gibi şeyler bizim için hep önemli oldu; ayrıca aylık belirli kalemler de bir mekana sahip her model için geçerli ve bu hiç de az bir maliyet değil. Yani ilk önceliğimiz hep bunlar oldu; inanarak yaptıklarımızı, bir değer görüp sunduğumuz imkanları devam ettirmek ve sürekli iyileştirebilmek... Bugüne kadar da kurduğumuz sistem bunu mümkün kıldı. Ka'da yer alan herkesin, kurucularından gönüllülerine, Ka'da harcadığı emeğin karşılığını alacak şekilde kurulan bir sistemimiz var. İnisiyatiflerle ilgili güncel tartışmaların odağında sürdürülebilirlik kocaman duruyor ve kuruluş amacından sapmadan, ilkelerini de koruyarak devam edebilmenin, bu tartışmanın parçası olan herkes için ciddi bir ritmi ve bedelleri var. Ka gibi mekan üzerinden işleyen bir yapınız varsa, tekrarlayan maliyetleri de gözetmek zorundasınız. Biz bunun altından kalkmayı bu modelle başarıyor, ayrıca her geçen gün öğreniyor ve dönüşüyoruz. İmkanlarımızı, enerjimizi neye harcarsak kendimiz için daha işlevsel olacağımızı değerlendiriyoruz. Bir süredir kendi konumumuzu yeniden değerlendirdiğimiz, kurumsallığımızı kucakladığımız ve dönüştürmeye hazırlandığımız bir dönemeçteyiz.
Kurumsallaşmanın fazla meşakkat ve bürokratik çaba gerektirdiğine dair genel algı, Orta Format da dahil olmak üzere çoğu bağımsız inisiyatifin tüzel kişilikten kaçınmasına neden oluyor. Siz bu kararı nasıl verdiniz?
Bu yalnızca bir iş yapma modeli. Her modelin belirli yükümlülükleri ve tabii imkanları var. Bunları kabul etmekle başlıyor her şey. Hedefimiz ne, neyin altından kalkabiliriz, yapamazsak vazgeçer miyiz, uzun vadede ne yapmak istiyoruz, bunu nasıl sürdürürüz… Bunlar temel sorular ve modelimizi oluşturuyor. Türkiye'de "bağımsız sanat inisiyatifi" tanımı son yirmi yılda, sanatçıların ya da bu alanda çalışan insanların sistemin dışından ve onu dönüştürecek şekilde piyasaya ve/veya devlete bağımlı olmadan bir araya gelmesi yaygınlaştıkça kullanılmaya başlandı ve artık dilimize yerleşti. Aslına bakarsanız bizim de Ka'yı kurarken motivasyonumuz tam olarak buydu; ancak seçtiğimiz iş modeli, yapıp etme şeklimiz, şirket kurmak oldu. Bunun nedeni de yapmak istediklerimizin önüne geçebilecek engellere bir ölçüde en baştan çözüm aramaktı. Bu alanda düşünen ve eyleyen herkesin bildiği üzere, modeliniz ne olursa olsun görünmeyen tonla emek var, gönül ağırlığı var, geçim derdi var, dönüştürmek istediğiniz bir sistem ve bakış açısı var ki her şeyin başladığı yer zaten bu… Bazen sürdürülebilirlik için gösterdiğiniz çabalar asıl yapmak istediklerinizin önüne de geçebiliyor maalesef. Bizim için bağımsız olabilmenin, başına buyruk hareket edebilmenin yolu şirketten, kurumsallaşmaktan geçiyordu ve böyle bir karar verdik. Velhasıl Ka ayakta durmak ve bağımsızlığını koruyabilmek için ilk günden beri hem para kazanıyor hem de bu paranın büyük bir kısmını kendi sürdürülebilirliği ve ücretsiz etkinlikleri için harcıyor. Bu sayede de piyasadan, fonlardan ya da bunların dışında herhangi bir bakış açısından bağımsız olabiliyor. Ama sürdürülebilirlik kadar ne yapıp ettiğiniz de önemli; bunları nasıl yaptığınız, kendi alanınızda nasıl bir etkiniz olduğu… Yani sonsuza kadar sürmek de iyi bir hedef olmayabilir :) Bunun da sıkıntılı yanları var. Kendimize hep hatırlattığımız bir şey, Ka artık bizim için misyonunu tamamlarsa, herhangi bir dayatmaya dönüşürse, buraya kadar diyebilmenin mümkün olduğu. Yani bağımsızlık sorusunun cevabına bir ekleme olarak, kendinden bağımsızlaşabilmek, kurduğun yapının sana kendini dayatmasından kaçınabilmek de önemli. Şimdilik bu noktada değiliz, yapmak istediğimiz çok şey var. Ama kurumsallaşmak herkes için geçerli ve gerekli değil bizce. Bir inisiyatif bir yılda yapar dönüştürür bitirir, bir diğeri yavaş yavaş etki eder. Burası da esnek olabilmeli… Yani kurumsallaşmak bizim için yapacağımız işi paraya dönüştürebilmek üzerinden alınmış bir karar değil; bağımsızlık ve sürdürülebilirlik için bulduğumuz bir çözüm.
Bir önceki soruyla çelişecek olsa da, birçok fon ve sponsorluk çağrısının tüzel kişilik kriteri koyması inisiyatiflerin dernekleşme/şirketleşmesinde etkili olabiliyor. Kurumsallaşma ve tüzel kişilik sahibi olma size ne tür avantajlar sağladı, ne tür problemler yarattı?
Biz de tam aksi bir problem yaşıyoruz. Bizim mi haberimiz yok acaba tüzel kişilik arayan fon imkanlarından? :)
Oluşumlar sanat ortamının ihtiyaçları kadar bireysel merak ve ihtiyaçlardan da doğuyor elbette. Dolayısıyla bir oluşumun var olmasında içindeki bireylerin kişisel istek ve yönelimleri de önemli bir faktör halini alıyor. Oluşumunuzun yapısı ve hedeflerinin içinde yer alan bireylere ne kadar bağlı olduğunu düşünüyorsunuz? Buradaki ihtiyaçlar/hedefler/kişisel yönelimler arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Ka'yı dört kişi kurduk (Oğuz Karakütük, Nazlı Deniz Oğuz, Fazlı Öztürk, Serhat Şatır) ancak şu anda iki kişi devam ettiriyoruz (Nazlı & Oğuz) ve her zaman birbirimizin hassasiyetlerini, meraklarını, hedeflerini imkanlar dahilinde gözetmeye özen gösterdik. Bu bir tür denge kurmayı gerektirdi. Ortak amacımız özgürce üretmek için ortam yaratmak, karşılıklı öğrenmek için ihtimallere açık olmak ve bizim gibi yaklaşan, paylaşmaya ve öğrenmeye açık insanlarla bir araya gelebilmekti. Bugüne dek yaptığımız her şeyi önce kendi ihtiyaçlarımızı ve değer bulduğumuz şeyleri gözeterek yaptık ve insanları katılmaya davet ettik. Dolayısıyla Ka, kurucularının doğrudan bir yansıması. Belki de o yüzden kendi isimlerimizi ortaya koyma ihitiyacını pek duymadık. Şimdi düşününce, bir mahlas gibi oldu Ka bizim açımızdan. Ayrıca bize katılan insanları da sürekli gözettiğimiz için (bizimle yol almaya karar veren, kendisini buraya ait hisseden, burada değer üreten herkes buna dahil) daha rafine şekilde söz söyleme, bir şeyi yapıp ederken uzun uzun düşünme süreçlerini sağladı bizim için. Dengeyi koruyan nokta tam da bu.
Sürdürülebilirlik elbette yalnızca ekonomik unsurlarla değil, örgütlülük modeliyle de ilintili. Ekibiniz kaç kişiden oluşuyor ve iş bölümü/görev tanımı nasıl?
Söylediğim gibi Ka dört kişiyle kuruldu. Şu anda iki kurucu ortağı (Nazlı Deniz Oğuz ve Oğuz Karakütük) tarafından devam ettiriliyor; ancak bizimle birlikte hareket eden çok fazla insan var. Koordinatörümüz Ekin (Kula) uzun süredir bizimle, koordinatör yardımcımız Hazel (Kılınç) imdada yetişti; atölye danışmanlarımız, etkinliklerde birikimlerini paylaşanlar, Ka için içerik oluşturanlar, Ka'da iş üretenler, gönüllüler, asistan ekibimiz… Aslında çok kalabalığız :) Dahil olan herkesin de harcadığı emeğin karşılığını alabilmesi için belirli modellerimiz var. Bu maddi karşılık olabilir, imkanları paylaşmak olabilir, karşılıklı rızaya dayanan farklı çözümlerimiz var.
Bağımsız oluşumların güncel ekonomik ve sosyal şartlarda Türkiye sanatında nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Politik otoriteden bağımsız olarak değiştirme, dönüştürme misyonunu üstleniyor. Bu bir tüzel kişilik olmadığınızda çok daha geçerli bir durum esasında. Diğer yandan daha çok sanatçının görünür olmasını sağlayarak yeni bir deneyime alan yaratıyor. Genç sanatçılara yer açıyor ve bu sayede piyasayı ve büyük kurumları da dönüştürüyor. Ayrıca dayanışma ve sorunları tartışmak açısından da yeni bir zemin yarattığını söyleyebiliriz. Aslında hepsi birlikte kocaman ve işe yarar bir çığ gibi büyüyor.
Bağımsız inisiyatiflerin geleceğine ilişkin düşüncenizi merak ediyoruz. Bu konuda ne düşünürsünüz, herhangi bir endişeniz var mı?
İçinde bulunduğumuz bu tuhaf dönemin ruhundan, ihtiyaçlarından, heyecan ve umutlarından, dahası imkanlarından beslenen birlikteliklerin her biri kıymetli ve dönüştürücü. Bu tartışmaya dahil olan tüm aktörler, modelimiz ne olursa olsun yapıp ettiklerimizle bir hikaye kuruyoruz, bir iletişim kanalı oluşturuyoruz. İster uzun süreli, ister kısa süreli olsun bu hikayede bir şeyleri değiştirip dönüştürüyoruz. Bunun uzun vadede oldukça etkili olacağını tahmin edebiliyoruz. Bu anlamda aslında her birimizin arşiv konusunda sıkı çalışması gerektiğini düşünüyorum. Ka'nın da iyi olduğu bir alan değil. İş yükü fazla, günler kısa, yapacak çok şey var; ama öncelikli işlerden biri arşiv olmalı çünkü geriye bıraktıklarımızın erişilebilirliği konusunda genel bir endişemiz var açıkçası.