Evden

#16
Beril Gür
Hakkında
Orta Format
Hakkında Diğer Yazıları

Üretiminin teknik olarak çok zor olduğu emekleme zamanlarından, herkesin rahatlıkla fotoğraf üretebildiği ve aracı cebinde taşıyabildiği günümüz dahil; fotoğrafın herkesin farklı arayışlara sahip olduğu dallı budaklı bir yapı olduğunu söylemek mümkün.
 
Temelde fotoğrafı bir anlatım aracı olarak görüp, bu aracı içtenlikle kullanan insanları hayranlıkla izliyor ve çalışmalarıyla bağlar kuruyoruz. Belgesel fotoğrafçının farklı coğrafyalardaki insanlarla teması ve bunu fotoğraf olarak gözler önüne sürmesi başka bir his; sokak fotoğrafçısının aktardığı an duygusu başka, kavramsal bir fotoğrafçının bıraktığı kişisel duygular ise bambaşka. Hepsinin yeri fazlasıyla ayrı.
 
Beril Gür'ün serisi ise biraz daha farklı. Fotoğraflar ne tam olarak kendine dönük ve soyutlanmış, ne de sokağın ve hayatın tamamen içinden. Gür, evinin pencerelerinden gördüğü alanlardaki hareketi, hareketsizliği, insanları, diğer apartmanları fotoğraflayarak bir gözlemci oluyor. Bu duruma çevreyle tam olarak bir temasa geçmeden ilişki kurma hali denilebilir pekala. Bir yandan başka yaşamlar ve olaylar ile ilgili durumlarla bir anda karşılaşıyor ama bir yandan da bu durumların hiçbiri onu doğrudan etkilemiyor. Bunu film izlemek gibi nitelendirmek de pek mümkün görünmüyor. Çünkü anlık dürtüler ya da dışarıdan gelen sesler bu fotoğrafların oluşmasına neden oluyor. Her pencerenin ayrı bir hikayeye açılması ise cabası.
 
Fotoğrafa dair teoremlerden olan "Ayna ve Pencere" durumunu da hatırlatmakta fayda gördük. Fotoğrafçıların üretim süreçlerinde bir pencereden bakar gibi başkalarını görüp fotoğraflarına yansıttığını ya da bir aynadan bakar gibi kendini fotoğraflarına yansıttığını söyler. Peki hal böyle ise, Beril Gür'ün çalışması için bu pencere metaforunu haklı görmek doğru olur mu? Çünkü Gür başkalarını tam olarak anlatamayacak kadar onlara meseafeli. Uzaktan baktığı hayatlar, bulunduğu mahallenin bir yansıması. Keza kendini konumladığı yerin, aidiyetinin ve kişisel deneyimlerinin bir işareti. Bu şekilde baktığımızda belki de bu teoriye "aynalı cam" gibi yeni bir terim eklemeliyiz. Dışarısı aydınlıkken içeriyi göstermeyen, ama dışarısı karanlık olup içerde ışıklar yandığında yansıma özelliğini kaybeden camlar…
 
Gür ise çalışmasını şöyle anlatıyor: "İsmi çok uzun olduğu için birine anlatırken "evden" diye bahsettiğim bu seri, fotoğrafçının iş yapma pratiği üzerine düşündüğüm bir dönemde ortaya çıktı. Fotoğrafın doğasında var olduğunu düşündüğüm yürüme, yer değiştirme eylemlerini gerçekleştirmeden de fotoğraf çekebilme deneyiydi bu."