Yürümek; düşünmek, sorgulamak, keşfetmek, gözlemlemek için güzel yöntemlerden biri olsa gerek. "Olsa" dememizin sebebi, günlük hayatımızda sürekli olarak tekrarladığımız ama üzerine düşünmediğimiz bir deneyim olmasından kaynaklanıyor.
Çağdaş sanatta fotoğraf farklı disiplinlerle bir araya gelerek güçleniyor ve yeni anlamlar kazanıyor. Disiplinlerden birini de "yürüyüş" olarak değerlendirebiliriz. Araştırma sürecimizde karşımıza çıkan Gaffney'in projesinin hissettirdikleri ve çağrışımları, daha önceden incelediğimiz farklı projelere uzandı. Onu çağrışımıyla konu Serkan Taycan'ın "İki Deniz Arası"na, devamında ise Cem Ersavcı'nın "Outside" projesine geldi.
***
Paul Gaffney, "We Make the Path by Walking" projesi için olabildiğince doğayla iç içe 3500 kilometreden fazla bir yürüyüş gerçekleştirmiş.
Gaffney'in amacı, doğanın içine gömülü yolculuğunun ruhuna eş, meditasyon sağlayıcı görseller üretmek ve bunun izleyicilere de davetkar gelmesini sağlayarak onları da bu yürüyüşe dahil etmek. Çünkü Gaffney'e göre bu uzun mesafeli yürüyüşlerin arkasındaki motivasyon insanları değiştirebilir ve kendilerini keşfetmelerini sağlayabilir.
Gaffney'in doğa fotoğraflarının pek çoğu tamamen bakir yerleri işaret ediyor olsa da, bazı fotoğraflarda insan varlığı bir şekilde kendini belli ediyor. Sanatçının hazırladığı kitabı da bu motivasyon için gayet davetkar. Özellikle kitabın bir kutu şeklinde olması ve içinden fotoğrafların parça parça ama başka bir kağıtla korunmuş şekilde çıkması, herkesin bu yolculukta kendine has ve özel anlar deneyimleyebileceğini hissettiriyor.
***
Her ne kadar amaç ve yola çıkış noktası farklı olsa da, Serkan Taycan'ın "İki Deniz Arası" projesini de hatırlatmakta fayda var diye düşünüyoruz. Taycan, yapımı planlanan Kanal İstanbul projesinin güzergahı olan 40 kilometrelik yolu yürüyerek tamamlamış, devamında bu deneyime insanları da davet ederek aynı yolu farklı katılımcılarla beraber kat etmişti. Deneyimlerini bienaldeki sergisi, harita, facebook sayfası ve TedXReset'teki konuşmasıyla paylaşmış ve bizi de Kanal İstanbul projesinin yapılmak istendiği bölge hakkında deneyim sahibi olmamızı sağlamıştı. Bilim adamlarının iklim ile ilgili uyarılarının yanında bu projenin gösterdiği insani yan ve sosyolojik durum oldukça etkileyici.
İki Deniz Arası, yürüyüşlere devam ediyor ve bu sürekli gelişen, paylaşılan ve süren projeyi takip etmeye devam etmekte fayda var.
***
Doğa ve periferi deyince aklımıza gelen diğer isim ise Cem Ersavcı. Maalesef geçen ay uzucu bir trafik kazasinda kaybettiğimiz sanatçının "Outside" ve "Kuzey Ormanları" çalışmaları, son dönemdeki şehrin şantiye görünümünü ve bu yeni kent manzarasını gösteriyor. Kendi deyimiyle "Kent ve ütopya kavramlarının iç içe olduğundan bahsedilir; kentleri planlamak bir anlamda buralardaki hayatın nasıl yaşanacağını planlamak anlamına gelir. Benim gördüğüm ise ters bir ütopyadan görünümler gibi…"
Araçla gezerek bu kadar tersine bir kent siluetinin kolay kolay fotoğraflanamayacağını, bu nedenle bolca yürüdüğünü bir sohbette konuşmuştuk. Proje metinlerinde geçmeyen bu yürüyüşlerinin çalışmalarının katmanlarına ne kadar dahil olduğunu bilemeyecek olsak da; bu iki projenin ardından bu projeden bahsetmeden edemedik.