İlk kez kim bir alanı taşla çevirip "Bu toprak benimdir!" dedi? Amacı benimdir dediği toprağı korumak değil, işaret etmekti. Kimin başlattığını bilmesek de sahip olma güdüsüyle davranan insanoğlunun, her zaman bir alanı çerçeve içine alma ve kendisine olduğunu gösterme ihtiyacında olduğu kesin. Üstelik alan -ve görece kıymeti- ne kadar büyürse, sınırlarını oluşturan duvarlar da o denli büyüyor. Varlık miktarını gösteren sinsi bir alçakgönüllüğe dönüşüyor. Oysa ki bahçe duvarları, çitler, teller insanları gerçekten bir saldırıdan koruyabilir mi?
Stefanie Mattens, "Barriers" çalışmasında güvenlik kaygıları olarak başlayan sürecin, fark ettirmeden sahiplik olarak kendini gösterdiğini ve bu sınırların ev sahipleri hakkında bilgiler verdiğini anlatıyor. Mattens, proje metninde birbirimizle olan iletişimin başlangıcının bariyerler, çitler, ağaçlar, tellerden oluştuğunu, birbirimizle olan ilişkilerimiz öncelikle bariyerler ile başladığını söylüyor. Ona göre duvarların ve çitlerin ereksiyonu ile birlikte insanların gizli korkuları da gün ışığına çıkıyor. Aileler görünebilir olmanın bilgisiyle kendilerini görünmez ediyorlar.
Fotoğrafların çekildiği yer Richmond VA şehir merkezine yakın olan ve orta sınıfın yaşadığı vaad edildiği şekilde ‘güvenlikli bölge'lerden biri. Yapısı gereği istenmeyen etkileri doğal ve tutucu bir şekilde uzak tutabiliyor. Mattens'e göre bu durum aileleri fonksiyonel olmayan davranışlara sürüklüyor ve soruyor: "Kendi mutluluğumuzla onların eksikliklerini aynı büyüklükte görmeye mi yöneliyoruz? Başkalarının eksikliklerini gördükçe, kendimizin daha mutlu olduğu sanrısına mı kapılıyoruz? Kendi hayatlarımızın ne kadar mükemmel olduğunu mu tartışıyoruz?"
Aslında bu bahçe duvarları, insanları gerçekten hırsızlar veya hayvanlardan koruyamaz. Ama korku ve kaygılardan korurlar. Dolayısıyla bu duvarlar dışarıda oluşabilecekler için değil, içeride yaşayanların bu ruh halleri içindir. Çünkü korku ve kaygılar en tehlikeli suçludan bile daha kötüdür. Haliyle inşaa edilenin bir görüş olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda Mattens, ailelerin güvenliklerini, sırlarını, umutlarını, varklıklarını, fiziksel ve duygusal bariyerlerini oluşturan evlerine yaklaşmaya başlıyor.
Sanatçı için bu evler çekirdek ailelerin bir eklentisi. Bariyerler ise arkasında gizlenilen değerli bir şey olduğunu ve civardakilerin bunun farkında olmaları gerektiğini söyleyen bir unsurdur. Bu nedenle her zaman mistik, ilgi çekici olduğu kadar fettan bir oyuna da dönüşür.