Belgesel fotoğraf çalışmaları üreten Korhan Karaoysal ile FUAM'da ödül alan "Neden Amaç" kitabına ve üretim pratiklerine dair bir söyleşi.
"Neden Amaç"a Dair
Şener: Projeye ilk olarak nasıl başladın, nasıl gelişti?
Korhan: Bir belgesel fotoğrafçı olarak sürekli ne üzerine çalışmalıyım diye hep düşünüyordum. Önceki işlerimi koyduğum çerçeveleri, onlarla eklemlenebilecek bir şey olarak düşünüyordum. Benim aklımdaki soru şuydu: İnsanlar neden bir araya gelirler? İnsanlar aşırı bir istekle bir araya gelip kendilerini ifade etmeye motive eden ilgi ya da duygu nedir? Çok temel bir şey aslında. Sonra da bir kişinin peşinden gitme dürtüsü ya da başka insanlarla bir araya gelip bu kadar coşkulu bir şekilde kendini ifade etme dürtüsünün, çok farklı ideolojilerde, anlayışlarda ya da durumlarda bile ortak bir şeyden kaynaklandığı hissiyatına kapıldım. Ve onun üzerine kendime bu konuyu seçtim. Aslında bu konuların içinde çoğunlukla siyasi mitingler ön plana çıkıyor gibi görünse de, çok başka şeyler de var. Belediyelerin düzenledikleri çok küçük etkinlikler de var: "Engelli gençlerimizi askere gönderiyoruz." diye Beylikdüzü Belediyesi'nin etkinliği, ya da Sakarya'nın Geyve ilçesinde yapılan Ali Fuat Cebesoy'u anma törenleri gibi. Yani bir avuç insanın katıldığı törenler de var, gazilerin yer aldıkları da. Sanırım benim için temel güdü, insanların bir araya gelip birtakım duygu ve düşüncelerini temsil etmek için çok istekli olduğu, bir gösteri ya da temsil potansiyeli olan toplantıları fotoğraflamaktı. Çünkü bu kadar burunlarının dibinden fotoğraf çektiğim insanların da kendilerini göstermeleri için; onların istekli olduğu bir yeri çekiyor olmak, belgesel fotoğrafçı olarak işi çok kolaylaştırıyor. Yani oradaki insanlar zaten bir şov yapıyor gibiler bir noktada. Zaten görünmek için; bir gösteri sergiliyorlar, bir temsil sergiliyorlar. Dolayısıyla fotoğraflanmak hiçbiri için bir problem oluşturmayacaktır diye varsayıyorum bütün bu toplantılarda.
Şener: Hiç böyle düşünmemiştim ama evet. Herhangi bir tepki de almamışsındır sanıyorum çekim anında.
Korhan: Almadım evet. Herkes zaten orada bağırış çağırış halinde bir şeyler gösteriyor: Flamalar, renkler, bayraklar, gürültülü ses, müzik.
Şener: "Neden Amaç" kitabını Booklab sürecinde ürettin. Sanıyorum fotoğrafların kitap olması için bir planın yoktu daha önce.
Korhan: Aslında benim daha önce kitaplaştırmayı istediğim, ailemi fotoğrafladığım "Eksik İçgörü" diye bir seri vardı. Hep öncelikle onun kitap olmasını düşünüyordum. Ama bu seriyi de son zamanlarda çalıştığım işler bunlar diye götürmüştüm ve orada bunda karar kıldık. İyi de oldu, yöntemine ve tavrına daha çok kafa yorduğum bir şeydi diğerine kıyasla.
Ben bu fotoğrafları çok uzun zamandan beri çektiğim için -yani en eski fotoğraf 2006 yılına ait- nerede sonuçlanacağı belli olmayan bir işti. Ama benim kafamda hep kavram olarak, bağlam olarak var olan bir konuydu. Mütemadiyen gidip çekiyordum. Önemli günlerin ve haftaların takvimini çıkarttım, planlanan etkinliklerin takvimini çıkardım. Her boşluğum olduğunda "Önümüzdeki hafta bu varmış. Şuna mı gitsem? Buna mı gitsem?" diye takip ediyordum bunları. Bu kadar uzun zamana yayıldığı için; farklı makineler kullandım. Bir süre renkli, bir süre siyah beyaz film kullandım. O yüzden farklı tarzlarda birçok fotoğraf oluştu. Bir sergi formatında ya da standart bir kitap formatında, farklı formatları yüzünden bir araya gelemediler. İnternet sitesinde bile tam olmadı. Ama Okay'ın önerdiği bu tasarım kitaba tam oturdu.
Okay bu tasarımı önerince, aklıma David Allen Harvey'in Rio'yla ilgili yaptığı kitap geldi. O da yatay fotoğrafları ortadan ikiye bölüp bir puzzle gibi aynı bu şekilde bir araya getiriyor. Dolayısıyla daha önce yapılmış ve çalışmış bir şey olarak çok uygun olduğunu düşündüm ve bunda hemen hemfikir olduk. Normalde fotoğrafların kadrajlanması konusunda çok tutucu bir fotoğrafçıyımdır. Hem hepsinin bir miktar kadrajlanması gerekti, hem de kadrajlanmasalar bile fotoğrafları ortadan ikiye kesmiş oluyorsun. Dahası, kitap tasarımı yüzünden başka fotoğraflarla bir araya getirmiş oluyorsun. Bu benim biraz mesafeli durabileceğim bir şeydi ama sanırım iyi bir tasarımcıyla çalışınca ona güvenmek çok önemli. Okay'la önceden de arkadaşlığımız vardı, beraber öğrenciliğimiz de oldu bir dönem. O yüzden hep güvendiğim ve tasarımlarını da çok beğendiğim birisidir. Fazla sorgulamadan tamam dedim ve öyle devam ettik.
Şener: Kitaptaki fotoğrafların diziliminde belli bir tarih sırası yok değil mi?
Korhan: Kitaptaki dizilim daha çok içeriklerine göre. Ama tam bir başı ya da sonu yok. Kitabın sabit bir cildi olmadığı için sonsuza dönen, üst üste binen imajlar gibi bir his oluşturmasını istedik. Ve hatta birbirinden bağımsız sayfalar olduğu için alan birisi istediği gibi sırasını karıştırabilir, ya da istemediği fotoğrafları arasından çıkartıp öyle saklayabilir.
Şener: Yine de sizin yarattığınız bir kontrast var fotoğrafların karşılıklı denk gelişlerinde.
Korhan: Evet, tabi. Daha ziyade karşılıklı bir konuşma var fotoğraflarda. Soldaki fotoğrafla sağdaki fotoğraf içeriksel olarak birbirlerine dokunuyorlar ya da bir şey söylüyorlar. Öteki sayfayı çevirdiğinde aynı iki fotoğrafın diğer iki yüzü karşılıklı geliyor. Ama her sayfanın arkasına da bir fotoğraf basılı olduğu için bu böyle mükemmel bir kontrol halinde de olamıyor. Bir noktada bir şeylere karar verdikten sonra ötekiler kendiliğinden bir araya gelmiş olabiliyor.
Şener: Devamında FUAM'ın yarışmasına başvurduğunda kitap tamamen bitmiş miydi?
Korhan: BookLab'de sadece üç tane maket üretildi. Sonra bunu FUAM gibi birtakım yarışmalara göndermek için ben 15 kopya daha bastım. Kapağı biraz daha düzgün, kağıdı biraz daha iyi bir şey oldu. Kassel'deki yarışmaya da gönderdim, orada da shortlist'e kaldı. FUAM'da ödül, kitabın basılmasıydı, kazanınca 350 kopya olarak basıldı.
Şener: Peki, "Neden – Amaç" ismi nasıl çıktı?
Korhan: Ben bu seriyi daha önce internette kısa bir süre "Törenler, Kutlamalar, Mitingler" ismiyle yayınlamıştım. Sözlükten bir kelimeyi alıp onun karşılığıyla beraber statement olarak işin yanına eklemek çok hoşuma giden bir şey. Buradaki reason, purpose kelimeleri de aslında İngilizce olarak geldi. Neden ve amaç tam karşılığını vermiyor olabilir ama reason ve purpose düşünüldüğünde ikisi de motivasyon kelimesiyle ortaklaşıyor. Purpose, seni bir motivasyonun yönlendirdiği yer; reason ise motivasyonun nereden kaynaklandığı. Bir de "reason" kelimesinin benim için oldukça önemli olan mantık, gerekçe, akıl, gibi karşılıklarla pozitivizmle ilişkisi var. "Purpose" ise biraz daha sonuç odaklı bir şey. Kitapta bizim bu iki taraf halinde kalmamızın çatışması da var. Yani batıya daha yakın olan eğitim sistemimizin düzenli hali ile, doğuya daha yakın olan kalabalık ve düzensiz, belki dinle de ilişkilendirebileceğimiz hali. "Reason Purpose" bu yüzden seçilmiş bir isim ama ilk bakışta çoğu kişi için çalışmadığını ve bu etkiyi vermediğini de hissediyorum açıkçası.
Şener: Yine de başlık izleyicisini içerikle ilgili sorgulatıyor, merak ettiriyor. Alt başlık olarak "Mitingler, Kutlamalar, Seremoniler" yazmasıyla beraber hem bilgi veriyor, hem de doğrudan yönlendirmemiş oluyor.
Korhan: Evet, ilk bakışta ortaya çıkmayan başka bağlantılar kurmak mümkün oluyor. Kitapta çok metin olmamasının sebebi de bu. Benim göremediğim bir takım bağlantılara ve ilişkilendirmelere de açık olmasını isterim. Siyasi olarak da ulusal tarihe göre de başka okumalar yapabilir, herkesin durduğu politik nokta üzerinden bazı fotoğraflar iyi, bazı fotoğraflar kötü okunabilir. Başka ilişkiler kurulabilir. Bu benim çok keyif aldığım bir şey. Son izleyici her zaman işi bütünleyen ve bitirendir. Çok fazla çerçeve çizmemek bütünlemeyi sağlıyor ama tabii ki bir çerçeve çizerek bir şeyleri içine oturtmak da çok önemli.
Üretim Pratiğine Dair
İpek: Bir projeye başlamadan onunla ilgili bir format, belli bir yaklaşım tarzı belirliyor musun? Yoksa içgüdüsel bir süreç olarak mı ilerliyor?
Korhan: Bunu düşünüyorum her seferinde. Bir kavram ya da konuya karar verdikten sonra fotoğrafçı olarak nasıl bir yaklaşım sergilemem gerektiği benim için oldukça önemli. Bu nedenle işlerim birbirinden ayrılıyor, bunun farkındayım. Ama tavır olarak da bir bütünlük taşıyorlar. Ben nihayetinde belgesel fotoğrafçıyım. Bir transkripsiyon olarak çalışıyor benim için fotoğraf teknolojisi. Bütün işlerim böyle. Format değişebilir, tripod kullanabilirim, daha yavaş çalışabilirim ama çok uçuk müdahaleler yapmıyorum. Benim için fotoğraf tanımı muhafazakar ve kısıtlı bir tanım. Kamera olması gerekiyor ve kameranın karşısında üzerinden düşen ışığın yansıdığı bir konu olması gerekiyor. Ben buna fotoğraf diyorum.
Şener: Temel haliyle bakarsak, galiba o zaten.
Korhan: Başka fotoğrafçılar böyle demeyebiliyor. Ben fotoğraf çekme edimine de çok anlam yüklüyorum. Örneğin arşiv fotoğraflarını kullanmıyorum. Sadece Yunanistan'da davet edildiğim bir atölye çalışmasında, çektiğim yeni fotoğrafların arasında, bir tane arşiv fotoğraf kullandım. Buna karşı değilim ama ben diğer tarafta işe kattığı anlama, o anı konuyla beraber paylaşmaya, onun duygusal haline ve o zamanı beraber yaşamaya çok önem atfediyorum. Performatif süreç olarak fotoğraf çekmeye çok önem atfediyorum. Fotoğrafı sonlandırıp göstermek kadar, fotoğraf çekme süreci de benim için önemli ve anlamlı.
İpek: Çalışmalarının görsel olarak birbirine benzemediğini söyleyebiliriz. Örneğin Faça, daha deadpan ekolüne yakınken, Neden Amaç sokak fotoğrafçılığına yakın.
Korhan: Neden Amaç kitabı estetik olarak da, fotoğrafçı davranışı olarak da sokak fotoğrafçılığına çok yakın. Çünkü olasılıklara çok açık. Sokakta karşılaştığım anlık duygu durumlarına ya da potansiyel ifade taşıyan küçük şeylere çok açık. Ama ondan farklı olarak, bir kavramsal çerçevesi var ve olaylar/etkinliklerin çizdiği mekansal ve zamansal çerçevesi de var.
Çalışmalarımdaki farklılığın başından beri farkındayım. Tek bir tavır ve tarz üzerinden çalışmaya devam edersen insanlar senin işlerini daha kolay anlıyorlar, daha önce gördükleriyle ilişkilendiriyorlar. Ama ben bunu yapmayı hiç istemedim. Bu benim için oyun gibi, her seferinde yeni bir şey denemek istiyorum. Farklı bir anlayışla konuya özgü bir yaklaşımın sonucu daha çok etkileyeceğine inanıyorum. Ama dediğim gibi ortak bir noktaları da var benim için. Ailemin fotoğraflarıyla, toplumsal olayları çektiğim fotoğraflar bağlam olarak bir araya geldiklerinde beraber çalışabilirler diye düşünüyorum. Çünkü bu çalışma İstanbul'da yaşayan orta sınıf bir ailenin sosyoekonomik durum içerisinde bir çerçevesini çizip portresini sunarken, öteki de yine bu toplumun çok daha bariz ve vurucu görsel bir temsilini sunuyor. İkisi benim için kavramsal olarak çalışıyor. Bu anlamda, kavramsal olarak ve belgesel fotoğrafçı tavrımın işlerimde tutarlı olduğunu düşünüyorum. Ancak estetik ve biçimsel olarak her biri birbirinden farklılık gösterebiliyor. Bir de bunu bir belgesel fotoğrafçı olarak bir ajansa ya da gazeteye yapmadığım, bir galeri ile sanatçı olarak çalışmadığım için herhangi bir yere, bir tarihe iş yetiştirmem gerekmiyor. Tek derdim geçen zaman içerisinde bir yerlere bir şeyler not etmek, bunu yapmaya devam etmek. O yüzden bu anlamda özgür hissediyorum kendimi.
İpek: Herhangi bir galeri, anlaştığın bir yer ya da bir deadline olmadığı için biz de sen workshop'a katıldığında ya da bir projenin içinde yer aldığında karşılaşabiliyoruz seninle.
Korhan: Türkiye'de bu tip kurumlar çok fazla yok maalesef. Küçük ya da büyük ölçekli bu tip kurumlara çok ihtiyacımız var ve bunlar illa ticari amaç güden butik galeriler olmak zorunda değiller. Booklab gibi organizasyonlar olabilir, FUAM gibi festivaller olabilir ya da Orta Format gibi dergiler olabilir. Herkes iş üretebilir ama bence bunlar için alan açan, birbirleriyle irtibata geçmesini sağlayan mekanlar ve oluşumlar daha çok ihtiyacımız olan şey. Sadece fotoğrafçılar bir araya gelip birbirimizin fotoğrafları üzerine konuşmaktansa, örneğin sosyologlarla da bir araya gelebileceğimiz alanlar olsa, ressamlarla da kesiştiğimiz noktaların olabileceği alanlar olsa… Booklab örneğin buna fırsat sağlıyor; tasarımcılar ve editörlerle bir araya geliyorsun, bu bence herkes için daha üretken ve faydalı bir süreç sağlıyor. Benim görünürlüğüm de bu tip şeylerde yer alabildikçe mümkün oluyor. Benim için yeterli, 1-2 senede bir işimin bir yerlerde görünmesinden memnunum. Zaten öyle çok hızlı ve çokça üreten biri de değilim. Galerilerle de bir sorunum yok, öyle de anlaşılmak istemem. Daha önce Daire Galeri'nin bir karma sergisinde yer aldım, Operation Room'da solo bir sergim oldu. Ama işin satmak tarafı başka bir şey, benim uğraştığım bir şey olmadı hiçbir zaman.
Şener: O başka bir kulvar diye düşünüyorum. Ticari fotoğraf çekmek gibi, onu da herkes yapamayabilir.
Korhan: Para kazanmak için ticari fotoğrafçılık yapmayı tercih ediyorum. Bu ikisini aynı anda götürmeye çalışıyorum. Şu an için şikayetim yok. Ticari fotoğraf kısmını da çok seviyorum, onun tekniği de benim fotoğrafçı olarak tekniğimi her zaman keskin kılıyor, severek yapıyorum.