Çocukluğumdan beri çok sevdiğim bir şarkı vardır, Barış Manço'nun Sakız Hanım ile Mahur Bey adlı şarkısı. O zamanlar karakterler bende doğrudan bir çağrışım yapmaz, sadece hikâye ve melodi tatlı bir hüzün hissettirdi. Yıllar sonra bugün, incelemiş olduğum bir fotoğraf kitabı kulaklarımda aynı tonun çınlamasına sebep oldu; dahası gerçek bir Sakız Hanım ile Mahur Bey öyküsüyle tanışmış oldum. Onur Gürkan'ın ilk fotoğraf kitabı Tatil'den bahsediyorum. Beni kendi çocukluğuma götürmekle kalmadı, bugünümdeki aile dinamiklerim ile o günler arasında bağ kurmamı da sağladı. Aslında Tatil'in; sadece benim değil, kitaba bakan birçok kişinin kendinden izler bulabileceği bir kitap olduğunu düşünüyorum. Sanırım benzer geçmişlerden gelip benzer geleceklere yolculuk etmenin kitlesel bir ortaklık, bir paylaşım oluşundan beslenen bir eser demek de doğru olabilir Tatil için.
Kitap 3 bölümden oluşuyor: ilk bölüm Onur Gürkan'ın dedesinin ölümü ile çıkmış olduğu ‘tatil'i aktarıyor deneyimleyiciye. Fotoğraflar aracılığıyla öldüğü evin odaları arasında gezerken dedenin eşyalarını, alışkanlıklarını ve Onur Gürkan ile hatıralarının gömülü olduğu mekânları tanıma fırsatı buluyoruz. Bir odadan diğerine geçişler, perde fotoğraflarının sağladığı metafor ile gerçekleştirilirken; sayfalarda tek başına duran geniş açılı fotoğraflar ile odaların genel havasını, yan yana çoklu konumlandırılmış fotoğraflar ve dışa açılan sayfalar ile ise eşyaları ve detayları tanıma olanağı buluyoruz. Bu noktada ‘acaba eşyalar doğal süreçte minimum konum değişikliğine uğrayarak mı bu fotoğraflar aracılığıyla bizimle buluşturulmuştur, yoksa belirli amaçlar ve anlamlar doğrultusunda manipüle edilerek bilinçli mi konumlandırılmıştır' sorusu ilk seçenek ağır basarak aklıma geldi. Nihayetinde hangi seçeneğin asıl olan olduğu önem arz etmeksizin; çıktıların dedenin zihindeki, hatıralardaki ve aile içerisindeki konumuna dair güçlü izler taşıdığını düşünüyorum.
İkinci bölümde ise bu kez dedenin ölümünden sonra babaannenin karşı karşıya kaldığı Alzheimer'ın sebep olduğu ‘tatil', geçirdiği bir günün tasviri aracılığı ile aktarılıyor. Dedenin bölümünün aksine ikinci bölümde babaanneye ait güncel portrelere yer verilmesinin sebebini, bir söyleşisinde "Dedem öldükten sonra dönüp baktığımda beraber hiç fotoğrafımız olmadığını fark ettim, bu sebeple babaannemin fotoğraflarını çekmeye başladım." sözleri ile açıklıyor Onur Gürkan. Ayrıca ikinci bölümdeki fotoğraflarda Duane Michals'in ardışık hikâye anlatımı tekniğinin izleri dikkat çekiyor. Kitabın genel konsepti hatırlamak ve unutmaya karşı direnç göstermek üzerine yoğunlaşırken bu bölümün ana karakteri olan babaannenin demans ile karşı karşıya olmasının ufak bir tezatlık yarattığını düşünüyorum. Çünkü aslında bu demans da, evi ve eşyaları fotoğraflamaya başlamak da sevilen birinin ölümünü takiben seyreden davranışlar ve ailedeki farklı üyelerin aynı kişinin kaybına verdiği farklı reaksiyonları -belki de ölümün ardından verilen tepkiler arasında ilk akla gelmeyen örnekleri- ve sürece dair ayrıntıları yakından gözlemlemeyi sağlaması da kitabı ilginç kılan özellikler arasında sayılabilir.
Üçüncü ve son bölümde ise değişen kâğıt tipi bu sayfalardaki fotoğrafların arşivden çıkarılmış fotoğraflar olduğuna işaret ediyor ve bu fotoğraflar Onur Gürkan'ın çocukluğundaki uzun tatillerde babaanne ve dedesinin yanına gidişlerine dair anılarını bizlerle buluşturuyor. Bu bağlamda, çalışan anne babaya sahip olmanın kaçınılmaz sonlarından biri olan babaanne dedeye emanet edilme ve onlarla belki ebeveynlerden bile fazla geçirilen zaman zarfında kurulan güçlü bağı görüyoruz. 20'li yaşların ortalarında onlardan biri, hatta belki de ikisinin kaybı ile çöken derin hüzünle yüzleşme olgusunu bir kez daha hatırlıyor ve kendimizden izler buluyoruz. Öte yandan kitaptaki fotoğraflar akıp giderken, kendi hatıralarımız ve yaşantılarımız ile harmanlanan hissiyata ek olarak; eser sahibinin kitabın içeriğine dair duruşunu, duygu ve düşüncelerini anlamamızı sağlayan Pelin Derviş'in gerçekleştirdiği bir söyleşiyle kitabı sonlandırıyoruz.
Sahip olduğu tüm bu duygusal yük bir yana dursun, bilinçli tercih edilmiş materyalleri Tatil'in son derece hafif bir kitap olmasını sağlamış. Ayrıca dedenin önemli belgeleri mütemadiyen dosyalar halinde saklama alışkanlığından esinlenilerek kitaptaki sayfalar dosya formatında sunulmuş. Bu özelliği kitaba bir aile albümü görünümü kazandırıyor ve deneyimleyiciye kitaptaki sayfaların sırasını ve adedini değiştirebilmek suretiyle kitabı kişiselleştirebilme imkanı tanıyor. Böylece özenle seçilmiş tasarımı da, içeriğin yoğun ve güçlü yanlarını desteklemiş ve günün sonunda bir bütün olarak dikkat çeken bir fotoğraf kitabı meydana gelmiş. Tüm bu özellikleri ile Tatil, bireyi aile dinamikleri ile ilgili düşünmeye sevk ederken; deneyimleyiciye anlatımda yeni yollar keşfetme olanağı sunuyor.