1970′lerden beri California'da yaşayan ve çalışan sanatçı Lutz Bacher'ın 2009'da PS1'da gerçekleştirilen sergisinin isminin ‘GİZLİ HAYATIM' olması tesadüf değil. İşlerinde sık sık müellifliği ve kendi yaptığı-yapmadığı jestleri mesele edinen Bacher'ın tek bir anlatıma oturtulamaması, işlerinin rahatsızlığını oldukça güncel kılıyor.
Pratiğinde anlamın geçirgenliğini sorgulayan Lutz Bacher, etrafımızdaki şeylerin ve deneyimlerimizin ifade ettiklerinin kayganlıgı üzerine kurduğu işlerinde, farklı mecraları, objeleri ve durumları kullanıyor. Kısacası, Bacher'ın işleri hem her şey hem hiçbir şey hakkında.
Huge Uterus (1989), sanatçının zararsız tümörlerinin alındığı operasyonun gösterdildiği bir videodur. Oldukça kişisel olan bu deneyim fiziksel, maddesel olmanın tanımıdır adeta. Özellikle de bedenimizin siyasileştiğinin ya da daha doğrusu zaten siyasi olan bedenimizin bu halinin daha açık bir şekilde gözüktüğü şu günlerde, bir kadının kendisiyle ve bu ‘işlevsel' organıyla ilgili en mahrem hali teşhir ederek hem kendini daha yakından tanımaya çalışması hem de izleyicisini bu kırılgan haliyle yüzleştirmesi, sanatsal ifadenin oldukça kişiselleştiği bir iş.
Stress Balls (2012) yere saçılmış yüzlerce toptan oluşur. Basit ve komik bir iştir; sanatçı bu işler yerleştirilirken galerinin etrafında yürüyüp her topu sıkmış mıdır acaba? Önceden belirlemesi oldukça zor, belirlenmek istenmeyen bu iş, dağılma, saçmanın bile kendi içindeki düzeni ve organize edilmiş bir kaosun maddeleştirilmesidir.
Lutz Bacher, Stress Balls, 2012. Stress balls. Dimensions Variable.
Closed Circuit (1997-2000) adlı videoda, Bacher'ın işlerini satan galericilerden bir tanesi olan Pat Hearn gözükmektedir. Bir sene boyunca ofisine yerleştirdiği kamera ile izlediği Hearn'ün görüntülerini 40 dakikalık bir videoya dönüştüren sanatçı, bu kadının hayatının bir senesini temsil etmektedir. Bir insanın, bir durumun hem azaldığı hem de damıtıldığı video, Hearn'ün erken ölümüyle adeta bir anma konuşmasına dönüşür, iki kadının ilişkisini özetlemek yerine bu ilişkiden yola çıkarak hareketli bir albümdür izlediğimiz.
Lutz Bacher, Closed Circuit, 1997-2000. Digital video, 40 mins. Image courtesy of Ratio 3, San Francisco
The Celestial Handbook, Bacher'ın kendine ait olmayan bir şeyi kendine aitmiş gibi göstermesinden ibarettir. Aynı isimli kitabın 85 sayfasından oluşan bir seçkiyi gösteren iş, amatör gökbilimci Robert Burnham Jr'a aittir. 1978′de üç cilt halinde çıkan kitap, 2.318 sayfadır. 7.000 gök cismini listeleyen, belgeleyen kitap, inanılmaz yoğun bir emeğin ürünüdür. Burnham'ın amatör bir gök bilimci olarak deneyimini belgelediği düşünülebilecek kitabın resim altları, dil ile izlenen arasındaki gerginliği temsil eder. Diğer bir deyişle, Burnham'ın gördükleri ile gördükleri hakkında söyleyebildikleri arasındaki bu yarık, kitabın ta kendisidir.
Lutz Bacher, Selection from The Celestial Handbook, 2011. Eighty-five framed offset book pages. 9 x 6 inches.
Görsellerin her biri, evrenle bir yüzleşmedir; gök cisimlerinin hayalimizde canlandırdığımızın çok daha mütevazı bir halidir bu kitap. Fotoğrafların tek renkliliği de görsel bir bütünlük, sade bir anlatım üretir ki gökyüzünden beklediğimiz bu değildir. Deneyimi kaydetmenin her zaman kısmi olduğunun altını çizerek fotoğraf altlarını yazmış olan Burnham'ın söyledikleri bazen bilgiden ibaret, bazen de şiirseldir; şeyleri ve deneyimleri aktarma isteğinin acizleştiriciliğini yakalar.
Bacher'ın ön plana çıkarma, sergileme, seçme, gösterme jestleri, hobi olarak gökyüzüne bakanlara hitap eden bu fotoğrafları alarak iki farklı içgüdüyü açığa çıkarır: birincisi, sanatçının kişisel ama bir o kadar da belirlenmemiş görsel ve kavramsal bir dağarcığı, kelimeleri ve imgeleri yerinden oynatarak elde etmesi, ikincisi de amatörlüğün ve azmin paylaşımının getirdiği o basit zevktir.
Lutz Bacher'ın işlerinde materyal ve konuların belirsizliği, kendi vücuduna, arkadaşı Pat Hearn'e, astronomiye, amatörizme, resimlere, dile benzer bir soğuk yakınlıkla yaklaşması, yaklaşırken aynı zamanda da duygusallığı ve şiirselliği kavramsallıkla harmanlayarak metodolojikleştirmesi, sanatçının pratiğinin aslında görsel ya da konusal yakınlıklar yerine çok daha derin, sanatın özüne ve üretimin itici güçlerine dair düşünceler üzerine kurulduğuna işaret ediyor. Diğer bir deyişle, Bacher'ın bağsızlık üzerine kurduğu işleri aslında üretmenin ta kendisiyle, sanatsal ifadeyle başa çıkmaya çalışıyor.